Method aktörlük, bir oyuncunun karakterin duygularını, deneyimlerini ve psikolojisini kendi yaşamından çekerek gerçekçi bir şekilde canlandırdığı aktörlük teknikleridir. Also known as method acting, bu yöntem, sadece diyalogları söylemekle kalmaz, karakterin nefesini almasını, terlemesini, korkusunu ve umutlarını da hissetmeyi hedefler. Bu teknik, 1930’lardan beri sinemanın en güçlü araçlarından biri oldu. Kimi zaman oyuncular, karakterin yaşadığı acıyı yaşarken kendi hayatlarını bile değiştirdi.
Stanislavski bu sistemin temelini attı. O, oyuncuların karakterin motivasyonunu anlamak için kendi geçmişini kullanmalarını önerdi. Sonra Lee Strasberg, bu fikri ABD’ye getirip daha da derinleştirdi. Strasberg, duygusal belleği kullanarak, oyuncunun kendi travmalarını, kayıplarını ve sevgilerini karaktere aktarmasını istedi. Bu yüzden bazı oyuncular, bir film için aylarca karakterin yaşam tarzını takip etti. Birisi yemek yemeyi bıraktı, bir başkası bir şehirde yaşamayı denedi, bir diğeri ise tamamen sessiz kaldı.
Method aktörlük, sadece dramatik rollerde değil, küçük bir sahne bile olsa, izleyicinin inanmasını sağlayan bir araç. Method aktörlük ile yapılan performanslar, izleyiciyi sadece izletmez, hissettirir. Bu yüzden bazı sinema tarihçileri, bu yöntemin en büyük başarısının, karakterin sahte değil, gerçek bir varlık gibi hissedilmesi olduğunu söylüyor.
İşte bu yüzden, bu sayfada yer alan makaleler, method aktörlüğün nasıl çalıştığını, hangi oyuncuların bu yöntemi kullandığını ve neden bazı performansların kalıcı olduğunu anlatıyor. Kimi zaman bir film, kimi zaman bir röportaj, kimi zaman bir analiz. Ama hepsi aynı soruya cevap veriyor: Nasıl oluyor da bir insan, başka birinin hayatını o kadar iyi canlandırabiliyor?
Christian Bale, sinema tarihinin en etkileyici dönüşüm sanatçısıdır. The Machinist'te 63 kilo vermiş, Batman için 100 kilo kas kazanmış, Vice'te Dick Cheney'e dönüşmüş. Bedenini feda ederek karakterleri yaşamıştır.
Devamını Oku