Aşı Hakkında En Yaygın Yanlışlar ve Gerçekler

Aşı Hakkında En Yaygın Yanlışlar ve Gerçekler Tem, 30 2025

Çocuğunu hastaneye götüren bir anne-baba, bir anda karar vermekte zorlanıyor: "Aşı yaptırsam mı? Zararı var mı?" Son yıllarda sosyal medyada dolaşan iddialar, televizyon programlarında ortaya atılan komplo teorileri derken, herkesin kafası karmakarışık. Ancak tabloya rakamlarla bakınca işler pek öyle değil. Türkiye'de 2024 yılında çocuklar arasında aşılanma oranı %96’ya ulaştı. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre ise aşılar her yıl yaklaşık 4 milyon ölümün önüne geçiyor. Sorun şu ki, bilimin net konuştuğu bir konuda mitler hızla yayılıyor. Gerçeklerle yanlışların arasındaki duvarı kalın çizgilerle çekmek lazım. Şimdi en çok konuşulan aşı efsanelerine birlikte bakalım.

Aşı Olmak Otizm Yapar mı? Bilimin Net Cevabı

Her şey 1998 yılında Andrew Wakefield adlı bir doktorun yayınladığı, sayfası bile az, uydurma bir makaleyle başladı. Wakefield’ın çocuklarda kızamık aşısı ve otizm arasında bağlantı bulduğunu iddia eden makalesi haftalar içinde dünya gündemine oturdu. Ancak kısa sürede bilim insanları bağımsız olarak çalışmayı tekrar etti: Hiçbir bağlantı bulamadılar. British Medical Journal, Wakefield'ın sahtecilikten ötürü lisansının iptal edildiğini açıkladı. Bugün elimizde binin üzerinde büyük çaplı bilimsel araştırma var ve bu araştırmaların sonucu çok açık: Aşıların otizm veya başka bir nörolojik bozukluğa yol açtığına dair hiçbir kanıt yok.

Gelin rakamlara bakalım. ABD’de 1998’den sonra çocuklarda otizm tanısı artmaya devam etti, ama aşılarla alakalı değişiklik olmadan. Avrupa ve Türkiye’den yapılan kapsamlı saha araştırmaları da sonuç vermedi. Yani, otizmin görülme oranı zamanla yükselse de bunun sorumlusu aşılar değil. Uzmanlara göre, daha çok tanı konuluyor, çünkü ailelerin ve doktorların farkındalığı yerinde. Pek çok ülkede otizm oranı kızamık aşısı öncesi ve sonrası aynı oranda seyrediyor. Bu konuda kafa karışıklığı yaşamak normal. Çünkü sosyal medya bir yanlış bilgi yayıldığında doğruyu düzeltmek için bazen yavaş kalabiliyor. Ancak doktorlar her yıl tekrar tekrar söylüyor: "Aşılar otizm yapmaz."

Ailelerin kafasını karıştıran başka bir unsur da, çocukların otizm belirtilerinin genellikle aşıların yapıldığı yaşlara denk gelmesi. Fakat yapılmış büyük çaplı, uzun vadeli çalışmalar aşı olmayanlarla olanlar arasında otizm görülme oranında hiçbir fark olmadığını ortaya koydu. Kızamık aşısı olan ülkelerde, örneğin İsveç’te, otizm oranı yıllarca stabil kaldı. Bütün bunlar üst üste koyulunca, bilimsel gerçek başka: Aşıdan korkmak için hiçbir neden yok.

Çocukluk Aşıları Gerekli mi? Güvenlik ve Toplum Sağlığı

“Ben çocuğuma aşı yaptırmasam ne olur ki?” diye düşünen çok insan var. Ama işin aslı, çocukluk çağı aşıları sadece tek bir çocuğu değil, tüm toplumu koruyor. Aşıların asıl gücü, sürü bağışıklığı denen sistemle ortaya çıkıyor. Bir toplulukta yeterli sayıda insan aşılıysa, hastalık yayılamıyor ve en hassas, bağışıklığı zayıf kişiler de korunuyor.

Türkiye’de uygulanan aşı takviminde difteri, boğmaca, tetanoz, çocuk felci, kızamık, kabakulak, kızamıkçık, Hepatit B, verem gibi hastalıklara karşı koruma sağlanıyor. 1990'dan önce her yıl yüzlerce çocuk difteri ve kızamıktan hayatını kaybediyordu. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2023’te aşıyla önlenebilir hastalıklardan dolayı ölüm oranı %99 oranında düştü. Yani, aşılar sayesinde çocuk ölümleri neredeyse sıfıra indi.

Aşı takvimine sadık kalmak, aslında ömür boyu hastalıklara karşı bir sigorta gibi işliyor. Başlangıçta korunan çocuklar, yetişkin olduklarında da toplumu güvenli tutuyor. Örneğin, kızamık hastalığı aşı ile %98 oranında önlenebiliyor. Bağışıklık sistemi tam gelişmemiş bebeklerin ve yaşlıların korumasız kalmaması için toplumun büyük çoğunluğunun aşılı olması şart.

Bir hastalık toplumdan tamamen silinmişse bile, yeniden görülmesi mümkün. Kızamık buna çok iyi bir örnek. Avrupa’da aşılama oranı %95’in altına düştüğünde salgınlar yeniden başladı. Türkiye, kızamık vakalarında özellikle 2022 yılında artış yaşadı ve neredeyse tamamı aşısız kişilerde görüldü. Yani “ben aşı yaptırmayayım, olacaksa bana olsun” demekle kalmıyor — kişinin kararı başkalarının da sağlığını etkiliyor. Bir kişi aşıyı reddettiğinde; bağışıklığı zayıf komşusuna, yeni doğmuş bebeğe kadar herkes risk altına giriyor.

  • Aşı takvimine uygun hareket etmek, bireysel değil toplumsal bir sorumluluk.
  • Bazı aşılar, çocukluktan sonra da tekrar edilerek koruma sağlıyor (örneğin tetanoz).
  • Birçok ülke, çocukluk aşılarını zorunlu uygulayarak hastalıkların önünü kesiyor.
  • Aşılar çoğu zaman ücretsiz veya devlet destekli olarak yapılıyor.
YılKızamık VakasıKızamıktan Ölüm
199045.0001.200
202437512

Aşılanmanın toplumsal faydasından başka bir de bireysel avantajı var. Hastalık geçiren çocuklarda ciddi komplikasyonlar gelişme riski, örneğin menenjit veya zatürre gelişme olasılığı çok yüksek. Tedavi maliyetleri ve aileye düşen yük, aşıyla kıyaslanamayacak kadar fazla. İster ekonomik olarak düşünelim ister insan hayatı açısından, tartı hep aşı lehine ağır basıyor.

Aşılar Yan Etkiler Yaratır mı? Riskler ve Gerçekler

Aşılar Yan Etkiler Yaratır mı? Riskler ve Gerçekler

Aşının hemen ardından görülen hafif ateş, kol ağrısı ya da huzursuzluk gibi yan etkiler ailelerin gözünü korkutabiliyor. Ancak bilimsel araştırmalar gösteriyor ki, bu yan etkiler genellikle çok hafif ve kısa süreli. Türkiye’de 2023’te yapılan 10 milyon aşı uygulamasında alerjik reaksiyon rapor edilen vaka sayısı yalnızca 80. Yani risk yok demek yanlış olurdu, ama gerçek şu: Aşıdan kaynaklanan ciddi yan etkiler, bir çocuğun hastalanma ve komplikasyon yaşama riskinden onlarca kat daha az.

Yan etkiler en fazla aşının yapıldığı bölgede kızarıklık, şişlik veya hafif ateş olarak karşımıza çıkar. Tüm dünyada ciddi reaksiyonlar milyonda birden az görülüyor. Dünyanın en sık kullanılan aşılarından biri olan DTaP (difteri, tetanoz ve boğmaca aşısı) sonrası yapılan güncel çalışmalar, ciddi alerji oranının 1 milyonda 2 olduğunu gösteriyor. Yan etkilerle ilgili kaygı duyan ailelerin yapabileceği en iyi şey ise, çocuklarını takip edip herhangi bir olağan dışı durumda hekime başvurmak.

Bir başka önemli konu da, alerjik bünyeye sahip çocuklarda aşının dikkatle yapılması. Doktorlar aşı öncesi gereken kontrolleri gerçekleştiriyor ve riskli durumlarda aşı ertelenebiliyor. Ayrıca dünyada uygulanan tüm aşılar, onlarca yıl boyunca geliştiriliyor ve milyonlarca sıcak vakanın verisi analiz ediliyor. Her aşı, Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı’nın izniyle piyasaya çıkıyor. Kısacası, rastgele geliştirilip aceleyle topluma uygulanmıyor.

  • Aşıdan korkutan yan etkiler genellikle ateş, halsizlik ve ağrı ile sınırlı kalıyor.
  • Ciddi yan etki oranı milyonda birden az.
  • Aşı esnasında çocuğun genel durumu mutlaka kontrol ediliyor.
  • Aşı sonrası takipte olağan dışı bir durum varsa mutlaka doktora danışılmalı.

İlaç sektörüne karşı duyulan kuşkular zaman zaman insanları tetikliyor. Her ilacın yan etkisi olur diyenler çıkıyor. Evet, bu doğru. Ancak risk-fayda oranı dikkate alındığında, aşılar dünyadaki en güvenli tıbbi müdahaleler arasında yer alıyor. Tüm veriler de bunu destekliyor: Dünya Sağlık Örgütü, aşıdan zararlı ciddi yan etki görülme oranını 1 milyonda 2 olarak belirtiyor. Kızamık geçirip ağır komplikasyon yaşama riski ise hastalığı kapan her bin çocuktan 4’üne kadar çıkıyor.

Karmaşık Komplo Teorileri ve Bilimsel Gerçekler

Covid-19 pandemisiyle beraber komplo teorileri başka bir boyut kazandı. “Aşılar insanları çipliyor”, “Nüfus azaltılıyor”, “DNA'mız değiştiriliyor” iddiaları türlü platformlarda hızla yayıldı. Peki, gerçek ne? Önce aşıların nasıl üretildiğine bakalım. Dünya genelinde aşılar, yıllarca süren kontrollü klinik deneylerden geçiyor. Her bir aşama onlarca bağımsız kurum tarafından denetleniyor. Covid-19 aşıları da dahil olmak üzere, hiçbir aşıda insanlara çip yerleştirilme imkanı bulunmuyor. Aşı flakonlarında sadece su, tuz, koruyucu maddeler ve antijen dediğimiz, hastalığı tanıtıcı parçalar var.

Kimi iddialar ise mRNA aşılarının DNA'yı değiştireceği üzerine kurulu. mRNA teknolojisi hücre içine girerek DNA’ya asla müdahale etmiyor. Yalnızca geçici bir süre virüsün bir parçasını taklit edip bağışıklık sistemini hazırlıyor. 2021’de yapılan büyük kapsamlı biyoloji analizleri sonucunda, mRNA aşılarının insan genomunda hiçbir değişim yaratmadığı netleşti. Bilim dünyasında da mutabakat tam: Genetiğimiz değişmiyor, aşının etkisi vücutta kısa bir sürede yok oluyor.

Dijital çağda bilgiye ulaşmak kolay, yanlış bilgiye de… Özellikle sosyal medya algoritmaları en dikkat çeken, en sansasyonel içerikleri öne çıkarıyor. Komplo teorileri bunun üzerinden hızla yayılıyor. Fakat tıp uzmanlarının, bilim kuruluşlarının ve gerçek doktorların söylediği ortada: Aşılar insanları izleme, yönetme ya da başka bir şekilde manipüle etme amacına sahip değil. Kafanıza takılan konuda güvenilir kaynaklara başvurmak, yanlış bilgiden korunmanın en iyi yolu.

  • Aşıların içinde mikroçip bulunmaz, bulundurulamaz.
  • mRNA aşıları DNA’yı değiştirmez.
  • Klinik deneyler ve onay süreçleri yıllarca sürer.
  • Yanlış bilgi, doğru bilgiden daha hızlı yayılır, bu yüzden kaynağınızı iyi seçin.

Hiçbir bilimsel yayında, aşılarla bağlantılı bir çip bildirimi yer almıyor. DNA üzerinde değişiklik ise teknik olarak ve fizyolojik olarak imkansız. Uzmanlar, aşı karşıtı iddialara karşı sabırla gerçekleri anlatmaya devam ediyor. Okurken, izlerken veya dinlerken daima kaynağın güvenilirliğini kontrol edin. Dünya Sağlık Örgütü, T.C. Sağlık Bakanlığı veya uluslararası sağlık kuruluşları asılsız bilgilerin panzehiri. Sağlığınızı internet dedikodularına değil, gerçeklere emanet edin.